ZAMAN YOLCUSUNUN GÜNCELERİ

BİRİNCİ KISIM : GENÇ KARL MARX ‘LA TANIŞMAM

" Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.’’

Dr.Karl Marx

Günlerden puslu bir Perşembe akşamı Arif masanın başına geçti .Dışarısı yoğun sağanak yağışın ve fırtınanın etkisi altındaydı .Kendi kendine anlatacağı anılarını düşündü. Yanında getirdiği kahvesini yudumladı hala sıcaktı. Soğuk hava kahvenin sıcaklığını etkilememişti. Kalemini aldı ilk sayfayı yazmaya başladı.Bu anlatacaklarım size saçma hatta hiç yaşanmamış gelebilir ama gerçek dünyamızın içinde geleceğe ve geçmişe giden yollar var. Ansızın o yollardan ilginç otomobillerle zaman yolculuğunda bulunabilirsiniz .


Sonrasında gittiğiniz yüzyılda hapsolabilme ihtimalini olduğu gibi kurtulabilme ihtimaliniz de var. Çoklu evren , psişik insanlar hepsi gerçek benim gerçekleştirdiğim zamanda yolculuğun gerçek olduğu gibi. Sadece biz gerçek olmadığına inanıyoruz. Belki Tolkien’in dünyası da gerçek olabilir. Elfler ansızın bizi karşılayabilir tabi görme lütfuna erişebilirsek. Evet kulağa çılgınca geliyor olabilir ‘’ TÜM HAYAL ETTİĞİMİZ ŞEYLERİN KORKUTUCU YA DA BÜYÜLEYİCİ KULAĞA ÇILĞINCA GELSE BİLE GERÇEK OLDUĞUNU İDDİA EDİYORUM .Sadece biz görmüyoruz ya da hayal dünyamızı salt gerçekle sınırlandırıyoruz. İDDİAM O DUR Kİ ZAMANDA YOLCULUK MÜMKÜN. Yeter ki biz inanalım inanmak isteyelim .Size anlatacağım bu anıları kendinize saklamayın dilden dile anlatın. Anlatın ki insanlar bilsin.

                                                                                                                                     22 Eylül 2011

21.yüzyıl da sıradan bir şekilde hayat sürerken  yaptığım resmin değerlendirileceği ile ilgili aldığım mektupla Almanya ‘nın sokaklarında -resim bir yer hakkında olduğundan gezi yazısıyla anlatım güçlendirilmişti – dolaşıyordum serginin yapılacağa binaya baktım merak içindeydim. Hava daha önce Almanya da olmadığı kadar yaşanılasıdı akşam üstü sokak lambaları parıldıyordu .Her yerde taksi zilleri ve geçen arabalar ve taksilerle doluydu bazı turist rehberleri şehre yeni gelenlere yardımcı oluyordu yağmurun çiselemeye başlaması ve gözüken yağmur bulutları farklı bir rengi almıştı eski bir otomobil geliyordu 19. Yüzyıldan kalma sanki ilk otomobillerdendi .Bu otomobil aniden durdu  ve içindeki ayrıksı giysiler giymiş şoför bana baktı beni çağırdı GELİN VE DÜNYANIN GÖRÜLMEMİŞ BİR MACERASINA ATILIN. ilgi çekici bir otomobile binmek  istemesem de henüz serginin başlamasına saatler kaldığı için bindim. Eski buharla çalışan antika modeli bir otomobildi. Bunun bir şaka olabileceği gibi pek çok ihtimal geldi aklıma Böyle bir otomobilin içinde kamera olmalıydı otomobilin etrafını titizlikle incelemeye başladım. 


O an da sokak lambası hiç olmadığı kadar parıldamaya başladı. Sanki otomobil havada uçuyordu.‘’ Bir kamera şakası bu mümkün olamaz’’  dedi iç sesim. Ne yazık ki şaka değildi otomobilden inince farklı bir yüzyıldaydım.Herşey farklıydı. Etrafıma baktım koştum Elimde bir telefon yerine tanımlayamadığım antika olarak gördüğüm bir cisim vardı.Gezdiğim sokak çok farklıydı birine seslendim dili çok ağırdı çok farklı kelimeler kullanıyordu.ÇILDIRIYOR MUYUM TANRIM BANA YOL GÖSTER Kullandığım para farklıydı türkiye diye bir ülke yoktu kitapçıya uğradığım da baktığımda OSMANLI İMPARATORLUĞU SINIRLARI İÇİNDE GEÇİYORDU,mezun olduğum üniversite hiç var olmamıştı doğumumdan çok daha öncesine 19.yüzyılın Prusyasına gitmiştim. Bunu da kullanılan yol güzergahı arabalar ve desenlerden anlamıştım az çok kendime göre bir tarih bilgim vardır.  Ben Arif kurtulamadığım bir yolculuk beni tutsak aldı  hapsetti ait olmadığım yüzyıla.yoldan geçen otomobillerin her biri bir sonraki yüzyıllara gidiyordu çünkü bazıları taştan arabalardı korktum medeniyetin olmadığı bir diyara giderim diye bu sebeptendir ki şimdilik bu yüzyılda idare etmeye karar verdim.. Ait olmadığım bir çağdayım. Bilinmezliğin içindeyim. Eğer buradan kurtulamazsam asla var olmamış olacağım geçmişte büyülü diyarlara fantastik dünyaya inanmazdım  ama artık meğer bu büyülü diyarların içinde yaşıyormuşuz !

Bir bina sadece romanlarda görülen tarzda karşıma çıktı .İnsanlarla tanışmam ve nerede olduğum konumum konusunda bilgi almam gerekiyordu İçeri girdim  alkolün etkisiyle kendinden geçmiş insanlarla doluydu içerisi. Gündelik siyaset ve felsefe konuşanlar vardı Boş bir masa gördüm hemen oturdum arka masada konuşan insanlar ateşli nutuklar sallıyorlardı.Neredeyim diye sormak istedim onlara ama çekindim yabancılardan hoşlanmayabilirlerdi. Kendilerine ütopik sosyalistler diyen bu gruptu bu.Bir saniye ütopik sosyalistler mi dedim kendi kendime daha özgürlük adına anılan anayasaların çoğu devrimler bile dünyaya gelmemişleri. İçlerinden birisi diğerlerini benimsemeyerek baktı onlara eleştirircesine ama bağlarını koparmadan. Yüzü tanıdık bir sim gibiydi.İnce bir sakalları uzun saçları vardı bu kişinin dünyayı istercesine kadehini kaldırıyordu.Kim di bu Hegel mi ütopik sosyalistlerin içinde duran kişi onların içinden yetişmiş ama tam anlamıyla düşüncelerine katılmayan bir filozof aydın.! Bir saniye karşımda o vardı KARL MARX !


Şu fikirleriyle dünyayı değiştiren adam henüz kendi felsefesini oluşturamamanın acısı içerisinde sanki kendisine uzun  uzun bakmamdan hoşlanmamıştı Suratını astı. rahatsızlığını belli edercesine.Onlarla konuşmak istedim ama kıyafetlerim beni durdurdu üzerimde çok daha ileri bir çağın kıyafetleriyle deli muamelesi görmem kaçınılmazdı ve zaman yolcusu olduğu anlatmak isterdim belki kurtuluş getirirdi ama yine akıl hastanesini boylardım.Çaresizce masama baktım.Bir Kurtuluş yolu yakardı ruhum Tanrıya bir kurtuluş ! Aniden ayağa kalkan ütopik sosyalistler ve Marx bana doğru yürüyordu.Ne amaçlıyorlardı acaba.Marx bana doğru meydan okurcasına bir o kadar merhametli bir şekilde baktı. Sonra ilerlemeye başladılar onları durdurmak istedi ruhum ve uyguladım.

‘’ Hey yardıma ihtiyacım var yolumu kaybettim ‘’ dedim geliş felaketimi gizleyerek kendilerini takip etmem gerektiğini söylediler. Bir alana doğru gittik hararetli tartışma sesleri yükseliyordu Marx bana ‘’ burada işin ne ? ‘’ diye sordu .Ne diyeceğimi şaşırdım daha önce resmini çizdiğim bir portre ve gezi yazısı dökülüverdi Marx onu okumaya başladı içinden. Dünyanın en büyük yazarları tarafından eserimin değerlendirilecek olması bile heyecanımı bastıramıyordu. Adın ne diye sordu bana Ürkekçe ‘’ Arif ‘’ dedim.Arif sessizce günlüğünü kapattı daha anlatacak çok anısı vardı ve hepsini bir defada anlatmak yerine güçlü bir anlatım kullanarak anlatmak istiyordu. En komik anısı da Albert Schweitzcher le olandı .Sırayla gönülsüzce başladığı ZAMAN YOLCULUĞUNA o caddede geçen arabalar vasıtasıyla devam edecek ve tüm filozofları aktaracaktı. Yağmur havasıydı bu tarz havalarda en iyi gelen bir uykuydu.ZAMAN YOLCUSUNUN GÜNCELERİ koymuştu eserinin adını .

Yorumlar

Popüler Yayınlar