Çok Gez Çok Oku Hayat Şuursuzca Yaşamak için Çok Kısa



Gezmek sanırım dünyanın en güzel aksiyonlarından bir tanesidir.

Keşfetme ruhu, insanoğlunun tarihten beri süre gelen karşı konulmaz bir duygu olmuştur. İyi ki de karşı konulmamıştır yoksa bugünkü insanlığın geldiği seviyeye ulaşmak mümkün olmaya bilirdi.

Karşı konulmaz bir merak sizi hayal bile edemeyeceğiniz sınır uçlarına götüre bilir. Tıpkı Neil Armstrong gibi 16 yaşında pilot lisansını alıp ve daha sonra bu yolda uzun uğraşlar verdikten sonra ismini bütün dünyaya duyuran, insanlığın en önemli keşiflerinden biri olan ^^Aya ilk ayak basan insan^^, olma ünvanını alması gibi. Ya da Marko Polo, Evliya Çelebi, Kristof Kolomb gibi büyük kaşiflerin dünyanın kaderini değişmesine yardımcı olması gibi. Seyehat etmek, keşfetmek medeniyetlerin gelişmesinde hiç şüphesiz çok önemli bir rol almış ve almaya devam ediyor.

 

Üstünde yaşadığımız gezegeni bilmek, anlamak, görmek, dokunabilmek, koklamak her insanın en doğal hakkıdır. Insanlara bahşedilmiş en büyük hediyedir yeryüzü.

Öte taraftan insanların birbirlerini anlayıp, tanıyıp karşılıklı saygı ve sevgi çizgisini yakalayabilmek için, gezmek en büyük araçtır.  Mark Twain seyehat konusunda, günümüzün en büyük problemlerinden biri olan ön yargı ve ötekileştirme için gezmenin ne kadar önemli olduğunu şöyle ifade etmiştir.

 “Ön yargı, taassup ve dar görüşlülüğün en iyi tedavisi, seyahattir. Evet insanoğlu bilmediğinin düşmanıdır. Bilinmeyen her şey korkutucu ve tehlikeli gibi gelir. Bu da sizi insanlardan, kültürlerden, dinlerden, sizin gibi olmayan, sizin gibi düşünmeyen her şeyden uzaklaştırır. Bunun sonuçları ise maalesef çağı yakalayamamak, bilim, edebiyat, sanat, müzik, ekonomi gibi alanlarda yeterli seviyeye gelememek gibi sonuçlar doğurur.   

 Insan istemeden kendi toplumunun sosyolojik ve kültürel yapısını gözden geçiriyor, küçük bir araştırma sonrasında bulabildiğim bir istatistiğin verilerine göre Türkiye nin ve diğer Avrupa ülkelerinin tatil ve gezme istatistiğini göstermiş. Başılıca ekonomi ve diğer problemlerden dolayı toplumumuz çok gezme şansı bulamıyor. Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere ülkemizin diğer ülkeler karşısında ki istatistiği en geride.






















Bu mevzuyu en son Türkiye toplumu konusunda farklı çalışmaları olan profesör Memet Yazıcı ile konuştuğumda kendisi Türkiye toplumu için şöyle demişti; ‘Bizim toplum maalesef modern çağın gömleğini giyemedi. Evet, maalesef toplum olarak istediğimiz noktaya gelemedik yanı başımızda Avrupa toplumuna kıyasla birçok alanda geride kaldık. Bunların en başında da eğitim ve öğretimin yeteri seviyeye uluşmaması geliyor. Gençlerin başka ülkeleri gezememe ve diğer toplumların pozitif yanlarını kendi toplumlarına karşılaştıramama şansını yakalayamaması geliyor.

Evet, insan, bir noktadan sonra yaşadığı toplum ve birlikte olduğu insanlara benziyor. Tıpkı bir suyun bulunduğu kabın şeklini alması gibi oluyor. Bu şekil, önceliklerimiz, davranışlarımız ve hayata bakış açımız oluyor. Bu da bazen insanı ister istemez daha dar bir çerçeveye sığdırıyor. Algı kavramı ve dünya görüşü sadece gördükleri ve anladığı kadar oluyor.

 

         Gezmek, dünyayı okuma ve anlama sanatıdır. Dünyayı görmek, duvarların arkasını aşmak, yakınlaşmak, birbirimiz bulmak ve hissedebilmek, yaşamın amacı bu. Yazdıklarıma bakıp da çok mu anlam yüklüyorum diye geçti aklımın ucundan bir an, sonra geziler esnasında yeni insanlarla tanıştığımda, bambaşka kapıların eşiğine ayağımı araladığımda, insanların düşünce dünyalarına misafir olduğumda, daha az ön yargı ve daha çok sevgi kalbimde beslediğimde, yazdıklarımın az bile olduğunu düşünüyorum. Artık bir hobi değil temel bir ihtiyaç olarak bakmaya başladım.

 

İnsan, bedeni ihtiyaçlarını gidermek için günde en az iki öğün farklı farklı vitaminlerle beslenmek zorunda, aksi takdirde bedeni zayıf düşer ve vücut yavaş yavaş fonksiyonlarının kaybetmeye başlar. Ya da yetersiz beslenme olduğunda vücut farklı reaksiyonlar vererek uyarı verir. Konu ile ne alaka var diye duyar gibi oldum. Evet konumuzla şöyle bir bağlantısı var. İnsan sadece bedenden ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Her insan bir ruh taşıyor ve ruhun da soyut şeylere ihtiyacı var onu doyurmak zorundasınız tıpkı her gün bedeninizi doyurduğunuz gibi aksi takdirde ruhunuz da yetersiz beslendiğinde reaksiyon verir. Ve ruhu bozulmuş bir insanın, toplum ve insanlık için çok da faydalı bir birey olmadığını hepimiz hemfikiriz sanırım.

  Peki insan, ruhunu nasıl besleye bilir?

 

Mevlânâ şöyle der:

“Teni aşırı besleyip geliştirmeye bakma! Çünkü o, sonunda toprağa verilecek bir kurbandır. Sen, asıl gönlü beslemeye bak! Yücelere gidecek ve şereflenecek olan odur. Ne kadar enfes bir yorum. Ruhu olmayanın zerresi bir şey ifade etmez.

 

Dinler, ruhun beslemesini kutsal metinler, İlahî varlıkları anmak ve ibadetler gibi ritüellerle olacağını söyler. Ben bunlar dışında, insanın, doğayla, dünyanın farklı güzellikleriyle ve o güzel harmoniyle birleşince tam manasıyla ruhun tatmin olabileceğini düşünüyorum. O da yukarda belirttiğim gibi çok gezerek, okuyarak, dinleyerek, hissederek olabileceğine inanıyorum.

 

Ben bu yazımı burada sonlandırırken bir bilet alıp Avrupa‘nın en küçük ada ülkelerinden biri olan Malta adasına yolculuğa çıkacağım. Farklı medeniyetlere beşiklik yapmış, Mısır piramitlerinden bile daha eski bir döneme ait olduğu düşünülen Ggantija Tapınaklarında, eski inançları ve tarihin enfes izleri içerisinde yürüyeceğim.










Yol açık, ruhunuza keşfetme ateşini fitilleyin. Yer yüzü yeteri kadar ruhu ve beyni güzelliklerden uzaklaşan insanla dolmuş.Bilmek, anlam, hissetmek insanlık için en önemli hazinedir.

Yorumlar

  1. Dünyadaki yüzbin şehrin her birinde güneş benzersiz şekilde batıyor. Sadece bir defa buna şahit olmak için seyahat etmeye değer. Ryu Murakami

    Kaynak : Gezmek İle İlgili Sözler, Gezme Sözleri, Gezmeyle İlgili Güzel Sözler
    https://www.negzler.m/guzel-sozler/gezmek-il

    YanıtlaSil
  2. Harika bir yazi olmus, gezmeye, okumaya, daha çok ögrenmeye devam!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar