KANT' IN EBEDI BARIŞ VE AHLAK METAFIZIGININ TEMELLENDIRILMESI DENEMELERININ IRDELENMESI

ÖNSÖZ

        Kant Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi  adlı eserini irdelemeye başlamadan önce, Kant ‘ın düşüncelerinin  ne manaya geldiğini sorgulamak gerekir.Kant  her manada aydınlanmadan yana olan bir düşünürdür.Aydınlanma ise bireyin zihninin kendi kendinin farkına varmasıdır. Kendi kendinin farkına varamayan insan  ise  etrafında olup  bitenlerin  farkına varamıyor demektir bu  da insan olma idesini gerçekleştiremediği manasına gelir.Birey kendi kendinin farkına varamazsa, kendini amaç olarak göremiyor dur,kendini amaç olarak göremeyen bir birey ise aydınlanmamış demektir.Ahlak metafiziğinin temellendirilmesi  ise dinin değil felsefenin konusudur;çünkü ahlak dinlerin çok ötesinde bir olgudur.Ahlak metafiziği ise  sıradan akıl bilgisinden felsefi olana geçiş, ahlak aklın konusudur bu da a priori nin konusu olması demektir, akıl deneyin konusu değildir a posteriori nin konusu değildir.Sıradan akıl bilgisinden felsefi olana geçiş tam olarak bu demektir.Yaygın ahlak felsefesinden ahlak metafiziğine geçiş Kant’ın  saf pratik aklın eleştirisine doğru son adımıyla önsöz noktalanır.Kant’ın maksimlerinin örneklemelerle anlatıldığı bu eser her bakımdan insanı amaç olarak görme idesinin tanımlandığı yol gösterici bir klavuzdur.Ahlak yasası ise nettir.İçeriği doldurulmamıştır.Yalan söylemeyeceksin buyruğunu örnek olarak verebiliriz.İnsan eğilimlerinden uzak olmalıdır,eğilimlerse duygular olup içten gelen insanları sarsan aklın uzağında tam tersi olan bir şeydir ve ahlak yasasının buyruğu olamaz.Ahlak metafiziğinin temellendirilmesi ise ahlaklılığın en yüce ilkesinin aranıp bulunmasından başka bir şey değildir.Eğilimler a posteriori nin konusudur a priorinin konusu ise akıldır, aklın içi doldurulamaz.İnsanı insan olarak gören kişi ise Dünya vatandaşıdır demektir, çünkü hiçbir otoriteye bağlı değildir.Evrensel bir yurttaşlar idesine ulaşmak da bu şekilde mümkündür.Kant insanı araç olarak görmeyi değil amaç olarak görmeyi amaçlar, insan akıl sahibi düşünebilen ayırt edebilen bir varlık olduğu için amaç olarak görülmelidir.Bu ise bir amaçlar Krallığına yol açar,her birey ise bu amaçlar Krallığının üyesi ve başıdır.


BİRİNCİ BÖLÜM 

‘’ AHLAKIN SIRADAN AKIL BİLGİSİNDEN FELSEFİ OLANINA GEÇİŞ ‘’

        İsteme,irade demektir. Yaşadığımız Gezegen olan Dünyada ise iyi niyetli bir istemeden başka koşulsuz şartsız iyi bir şey düşünülmemesi gerekir. İnsan mutlu olmak istiyorsa iyi bir istemeye sahip olmalıdır. İstemesi iyi bir iradeye dayanmalıdır .İyi niyetle arkasında herhangi bir düşünce olmadan yalnızca ahlak yasasına bağlı olarak istemelidir.İyi bir istemenin ise ilkeleri maksimleri olmalıdır ve bu maksimler hep düşünülmeden yapılmalıdırlar. Kendi başına iyi olan iyi bir isteme ise her şeyden daha yüksek bir değer görmelidir. Bu bölümde iyi isteme denenecek ve test edilecektir. Doğa insana irade yetisi vermiştir.Çünkü insanın antogonizmalardan,çatışmalardan yola çıkarak iyi istemeye ulaşmasını istemiştir.İnsan iyi bir istemeyi öngörerek ve bilinçli bir şekilde gerçekleştirmelidir,doğa da bu şekilde gerçekleştirmesini ister.Kendi başına iyi bir isteme ise ödev demektir.Bu kavramı sorgulamak gerekirse, çıkar gözetmeksizin yapmak  ödevden dolayı demektir.Ödeve uygun ise çıkar gözeterek yapmak demektir. Eğilimler ödeve uygundur.Bir insanın hırslarını arzularını isteklerini ifade eden eğilimler asla ödevden dolayı olamaz.Her yere neşe saçan bir insan düşünelim bunu çıkar gözeterek yapsın ödeve uygun demektir,yeri geldiğinde gülümseyen bir insan düşünelim bu ise ödevden dolayı demektir.Ödevden dolayı yapılan eylem istemenin yalnızca ilkesine bağlıdır ona kararı verdirten bir maksimde bulur. Yani istemenin temel ilkesi içeriksizdir.İçeriği doldurulamaz.Amaç insanın ta kendisidir.İnsana saygı duymak kendi kişisinde tüm insanlığa saygı duymak demektir. Ödev yasaya saygıdan dolayı yapılmalıdır. Eylemin nesnesine aracına insanın saygısı değil amaca saygısı olmalıdır.Bu da yapılan istemenin buyruk olduğu anlamına gelir.Maksim olan ilke yasaya saygı demekse insan yasaya saygıyı amaçlamalıdır.İnsanın hiçbir durumda yalan söylememesi gerekir.İnsan kendi maksiminin genel bir yasa olmasını istiyorsa amaçlar krallığının başıdır.Örneğin ülkemizde bir bombalı saldırı olacağına öğrendik veya bir kişiye yalan yere gerçeği ondan sakladık bu durumda eylemimizin ahlaki değeri yok, ödeve uygun demektir; çünkü Kant yalanı her manada ödeve uygun görür.Yalan beyaz yalan veya normal insanları korumak amaçlı değil acizliğe dayalıdır Kantın felsefesinde yalan asla kabul edilemez, ödeve uygundur.Çünkü yalan söyleyen tüm insanlığa ve kendisine ihanet etmiş olur. Böyle bir insan amaçlar Krallığının asla üyesi olamaz.


İKİNCİ BÖLÜM 

‘’YAYGIN AHLAKSAL DÜNYA BİLĞELİĞİNDEN AHLAKIN METAFİZİĞİNE GEÇİŞ ‘’

  Bu bölümde Ahlaklılık çeşitli örneklerle sınanmıştır.Tanrı ahlaklılığın  ölçütü olamaz.Tanrı korkusuda ahlaklılığın ölçütü olamaz.Ahlaklılığın yegane ölçütü insana saygı ve ahlak yasasına saygıdır.Buyruk emrin formülüdür.Kesin buyruk ve koşullu buyruk diye buyruklar ikili bir ayrıma tabi tutulurlar.Koşullu buyruk ahlaklılığın ölçütü olamaz kesin buyruk ahlaklılığın ölçütüdür. Koşullu buyruk onaylayıcı ve beceri buyruklarıdır.Kesin buyruk genel bir yasa olacak şekilde eylemde bulunmak demektir.Genel bir doğa yasası olacak şekilde eylemde bulunur.Doğadaki varlıklar akıl sahibi değildirler;bunun için nasıl davrandıklarının bir önemi yoktur ama insan başlı başına akıl sahibi bir varlıktır ve nasıl davrandığının bir önemi vardır.Bu yüzden insan yeri geldiğinde hatalar yapmalıdır, hatalar ise engin yurttaşlar toplumuna bizi götürecek olan araçlardır.Eserde borç para vermek felaketlere düşmüş insan örneği yeteneği doğru kullanma örneği  her yerde geçerli olmasını isteme eylemi verilmiştir.İsteme özerklik ilkesine bağlı olmalıdır.Amaçlar Krallığı üyeleri ve başları daha önce açıklamıştık.Tıpkı devletlerin özerkliği olduğu gibi insanında özerkliği olmalıdır, insan kendi kendisinin kaderini tayin edebilmelidir.Kendi kendisini yön veren insan düşünebilir demektir, insan yanlışlar yapa yapa doğruyu bulacaktır.Kantın felsefesi de çatışmalardan beslenmektedir.Bu da dünya vatandaşlığına giden yolu besler.Özetle Kant ahlak metafiziğinin temellendirilmesinde düşünce adımları olarak insandan başlar,akıl sahibi olmasına deneye değinir.Akıl deney ayrımında ahlakı akla koyar.Sonrasında ahlakın buyruğunu söyler ödevi.Ödevin ise ilkeleri olmalıdır herşeyin ilkeleri olduğu gibi.Amaçlar Krallığını istemeyi tanımlar.İstemenin temel ilkelerini söyler maksimlerini ortaya çıkar düşünce adımları bunlardan oluşmaktadır.


EBEDİ BARIŞ : FELSEFİ BİR TASARI (1795)

‘’ ÖZET ‘’

    Immanuel Kant Politik Yazılar adlı eserinde Dünyanın güncel adalet sorunları ve politik sorunlarına ilişkin değelendirmelerini ve çözüm önerilerini paylaşmıştır.Makalelerinin toplandıgı bu derlemenin çevirisindeki en önemli yazılar sırasıyla ; ‘’Dünya Yurttaşlığı  Amacı Taşıyan Evrensel Bir Tarih İdesi’’ , ‘’Aydınlanma Nedir? Sorusunun Yanıtlanması‘’, ‘’Ebedi Barış :Felsefi Bir Tasarı‘’ dan oluşmaktadırlar.Kant’ın bu yazılarını anlamak için daha önce yazmış olduğu Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı eserinde yer alan temel kavramlardan  yola çıkmak gerekir.Ahlak insanın iyi istemesine dayanan bir ödevdir.Ödevin ise ilkeleri insana saygı ve yasaya saygıdır.Amaçlar Krallığı, maksim, buyruk kavramlarına değinen Kant’ın bu kavramlarına kısaca değindikten sonra şimdi Politik Yazılar adlı derlemeye geçebiliriz.Kant’ın Ebedi Barış metnine geçmeden önce metne zemin hazırladığını düşündüğümüz Dünya Yurttaşlığı metnini ve Aydınlanma Nedir ?  adlı metinlerine kısaca değinmeyi uygun görüyoruz.Dünya Yurttaşlığı adlı metinde Kant, adil bir düzenin evrensel bir bildirgeye dayanan bir Dünya toplumundan geçtiğini düşünür.Kant’a göre bu hemen mümkün değildir.Kant’a göre tarinin başlangıcından bu yana site devletleri,krallıklar,imparatorluklar,ulus devletler hepsi çatışmalar bütünüdür.Demokratik cumhuriyetler sonrasında gelecek ve en sonunda bunlar Dünya Yurttaşlığına dönüşeceklerdir.Çatışmalar dünya yurttaşlığını benimseyen bir araçtır.Kant’a göre devletler insanı amaç olarak görmemizi engellemektedir.Devletler evrilmelidir sonunda ise evrensel bir bildirgeye dayanan Dünya Toplumuna dönüşmelidir.Kant’ın Dünya Yurttaşlığı metnini kısaca inceledikten sonra şimdi Aydınlanma kavramının Kant için ne ifade ettiğine bakalım.Aydınlanma bireyin toyluktan çıkmasıdır.Toylukla kast edilen bize göre bireyin boyunduruğu altında olmadan devletlerin ya da insanların kendi özerk iradesiyle karar verebilmesidir.Bu kararı alabilen birey aydınlanmış demektir.Tüm bu kısa incelemeden sonra,Kant felsefesinin temel kavramlarını ve Ebedi Barışa öncüllük eden iki metni kısaca irdeledikten sonra Ebedi Barış metnini uzun bir şekilde tahlil edebiliriz.Asıl Metin, Ek Maddeler ve Ebedi Barışın gizli maddelerinden oluşan bu makaleyi incelemeye asıl metinden başlamayı uygun görüyoruz.

ASIL METİN

  Asıl Metne giriş yapmadan politika teorisyenleri ve pratik politikacıların ayırımının yarattığı uygulama ile felsefe arasındaki sorundan bahsediliyor.O halde metnin ön maddeleriyle başlayalım.Gelecekte doğacak  veya bunu konu edinebilecek savaşı içeren  gizli bir çekince istisnai madde içeren bir barış antlaşması barış antlaşması değildir. Ancak savaşa hizmet eder.Örneğin; X devleti  Y devleti ile savaşa girecek olsun.Bu savaşın sonunda da barış yaptıklarını iddia etsinler ve bu barış gelecekte doğacak barışları da kapsıyor olsun ama gizli bir çekinceye dayanan madde koysunlar, bu durumda bu anlaşma barış anlaşması değildir.Büyük olup olmadığı fark etmeksizin veya incelemeksizin bağımsız bağımlı olmayan bir devlet  başka  bir devlet tarafından miras,ele geçirmek mübadele satın alma ya da bağış yoluyla sahip olunulamaz mülk  edinilemez.Örneğin Bir devlet kuruluş yıllarında olsun,bu devlet çeyiz yoluyla başka bir devleti sahiplenmek istensin.Bu durumda bu devletin yaptığı barışa hizmet etmez.Sürekli ordular belirli şartlar söz konusuyla dağıtılmalıdır.Örneğin bir devlet düşünelim  kendini savunmak için değil keyfi bir şekilde, daimi ordu içeriyor,bu ordu barışa hizmet etmez.Ancak savaşın aracıdır.Devlet devlet dışı ilişkilerde harici ilişkilerde kendini bağımlı kılacak şekilde borç yüklenmemelidir.Örneğin bir devlet karşılıklı yardım alıyorsa bu barışa hizmet eder ama karşılıksız kendini bağımlı kılacak şekilde borç alıyorsa bu ancak savaşa hizmet eder.Bir devlet başka bir devletin toplumsal sözleşmesi olan anayasasına veya yönetenleri olan hükümetinne istem dışı zor yolla müdahele edemez.Örneğin bir ülke yeni kurulmuş olsun yıllar sonra sömürgeci bir ülke hükümetini değiştirmeye kalsın sömürgeci ülkenin bu eylemi savaşa hizmet eder ve devletlerin kendi kaderini tayin etme isteğini tehlikeye atar.Örneğin iki devlet sürekli savaş veya barış zamanında birbirlerine karşı ajanlar kiralık katiller ihanete teşvik eylemleri yapıyor bu savaşa hizmet eder birer hiledir esasında.Bu yasalar nesnel iktidardakilerin ne niyette olup olmadığına bakılmaksızın yasaklayıcı yasalardır.İstisna oluşturmazlar.Nihai maddeler ise şunlardır.Toplumsal sözleşme her devletteki cumhuriyet yanlısı olmalıdır.Uluslararası hukuk her devletin kendini özgürce ifade edebildiği bir Federal yapıya uluslararası federalizme dayalı olmalıdır.Mültecilere ilişkin hukuk Dünya yurrtaşlığı hukuku uluslararası konukseverlikle sınırlı olmalıdır.

EK MADDELER 

        Doğa herşeyi çatışmalar üzerine kurmuştur, bu çatışmalar devletleri yaratmış, bu da zamanla Dünya Yurttaşlığına vesile olmuştur.Belirtilen kuralların nasıl bir temelle güvence altına alındığından bahsediliyor.Gizli Maddelerde ise Savaş olacaksa savaşa hazırlık yapıldıysa belirli maksimlere göre hareket edilmelidir.Örneğin insanı amaç olarak görme ödeve yasaya saygı.Ahlak ve Politika bakımından ters oldukları zaman zaman paralel olduklarından bahsediyor sınır ise ödev ahlakı.Peki Ahlak ve Politika kavramı nasıl uzlaşır?Kamuya açıklık Adil sayılmayan yayılmacı devletlerden bahsediyor.Küçük devletlerin hakkı gözetilmelidir diyor.Dünya yurttaşlığıyla başta belirttiğimiz bağdaştırıyor.Örneğin devlet büyümek istiyorsa bunu ahlaki ilkelere başka devletlerin hakkını gözetecek şekilde yapmalıdır veya başka bir örnekle bazen devletler savaşa mecbur kalabilir.Bu durumda insanı amaç edinmek zorundadırlar.Ölçülü davranmak zorundadırlar.Politika çıkarları gerektirir, ahlak ise insanı amaç edinmeyi işte burada hassas dengenin insan olduğunu algılamak idrak etmek gerekir.Çünkü insanı amaç edinmek demek Kantın ödev ahlakını benimsemiş olmak demektir.Bazen devlet yöneticileri hukuki adil olmayan yollara kendi gerçekleştirdikleri sözde hayali amaçlar uğrunda haraket edebilir bu gibi durumlarda devletleri hukuka uymak için sınırlamak kitlelere düşmektedir. Uygar yurttaşlar toplumuna ulaşmak ve ebedi barışı sağlamanın yolu da buradan geçer.

SONUÇ 

  Özetle Bu iki metinde Kant’ın idelerini anlamaya özen gösterdik.Metinleri bunun üzerine kurguladık.Ödev kavramı temel ilkeler maksimler amaçlar krallığı ,dünya vatandaşlığı,aydınlanma nedir?,ebedi barış metinlerine göre hareket ettik.Ulaştığımız sonuç ise insan amaç edinmek için, çıkar gözetmeden hareket etmemiz gerektiğidir. Devletler otoriteler bunun üzerine kurulu yapılara dönüştüğünde ancak düşünebilen aydınlanmış barışa ulaşmış bir yurttaşlar toplumu gerçekleşebilecektir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar